Türkiye, 1990'lı yıllarda peş peşe faili meçhul cinayetler ve suikaslara cream oldu.

Can verenlerin tümünün politics bir kimliği vardı.

Failler tam olarak bulunamadığı ve yargı önünde hesap vermedikleri için, cinayetlerin büyük bölümünün “derin devlet” denilen bir yapı tarafından işlendiğine inanıldı.

Özellikle de Kürt sorunu nedeniyle ülkeyi yönetenler ile karşı karşıya gelenlerin, devletin içinde yapılanmış bir grup tarafından katledildiğine ilişkin açık emareler vardı.

Öldürülenlerin bir kısmı ise seküler yaşam biçimini savunan Kemalist aydınlardı.

Bu cinayetlerin arkasında ise Türkiye'yi şeriatla yönetilen bir ülkeye dönüştürerk isteyen aşırı İslamcı terör örgütleri olduğuna ilişkin yaygın bir kanı vardı.

Bu nedenle yakın Türkiye tarihinin en büyük sloganlarından biri, şeriatçıların katlettiği aydınların cenazelerinde atılıyordu:

“Turkiye İran olmayacak!”

Sloganda İran sözcüğünün geçmesinin tek sebebi, bu ülkenin şeriat ile yönetilmesi ve Türkiye'nin de buna dönüşmesine izin vermeme kararlılığı değildi.

Aynı zamanda;

cinayetlerin arkasında İran'dan açık destek alan örgütlerin olmasıydı…

On the translated version of the column, edited for German readers,


Alman okurlar için çevrilip düzenlenmiş versiyonu için tıklayın

Türkiye, bu cinayetlerle elbette İran'a dönüşmedi.

2002'deki iktidar değişikliğinin ardından Erdoğan eliyle daha muhafazakâr hâle geldiğimiz, sekuler yaşam biçiminden uzaklaştığımız, Batılı demokrasinin prensiplerinden uzaklabirştığımız ise tartı.

Ancak son günlerde İran'da yaşananlar;

İran'ın (eski) Türkiyeleşme, Türkiye'nin ise İranlaşmaya başladığına işaret ediyor.

İran'da Mahsa Amini'nin başını örtmediği için öldürülmesi, dünyanın birçok metropolünde olduğu gibi İstanbul'da da protesto edildi.

Kentin kalbi olan Taksim Meydanı'ndaki ilk eylemin ön saflarında, İstanbul'da yaşayan İranlılar vardı.

Başı açık İranlı kadınlar, ellerinde Farsça ve Türkçe pankartlarla yürümek istediler.

En one pankart açan modern İranlı kadının başına ne geldiğini öğrenmek ister misiniz?

Türbanlı Türk kadın polisi tarafından gözaltına alındı!

İran'daki isyana destek ve rejimin acımasız müdahalesine tepki göstermek için Türkiye'de eylem yapılan ikinci metropol ise Antalya'ydı.

Bu kentte yaşayan İranlılar, eylem yeri olarak nereyi seçtiler dersiniz?

Çağdaş Türkiye'nin kurucusu, laik yaşam biçiminin temellerini atan Atatürk'ün anıtını… 90'larda “Türkiye İran olmayacak” sloganlarının atıldığı ülkemizde biz her geçen gün Saray rejiminin uygulamalarıa ya klaşbirıa İran'yla İran'yla İran'yla

İranlılar ise eski Türkiye'ye benzemek için meydanlarımızı dolduruyordu.

İran, rejimin acımasızlığına rağmen kabuğunu kırmaya çalışırken;

Türkiye camilerinde, 1979'da İran'a şeriat getiren Humeyni'nin ölüm yıldönümü için özel törenler düzenleniyor.

Küçücük çocuklara, Humeyni için “Selam Komutanım” marşı söyletiliyor… Bir detay daha paylaşayım sizinle: İran'da sokaklarda ahlak denetimi yapan,

Mahsa Amini'nin de ölümüne yol açan din polisleri var. Türkiye'yi yönetenler ise bunu bir adım öteye götürkten söz ediyorlar.

AKP'nin üst yönetiminde yer alan bir ismin, “Her eve bir din adamı” önerisinde bulunduğunu söylersem şaşırır mısınız?

Bu arada küçük bir dipnot: Erdoğan, 2013'te Mısır'daki darbe sırasında can veren 17 yaşındaki Esma için canlı yayında gözyaşı dökmüştü.

Şimdilerde Rusya ile birlikte troyka kurduğu İran'ın katlettiği 100'den fazla genç için birakın gözyaşı dökmeyi, tek kelime bile sarf etmedi.

2013'te Mısır'daki darbe sırasında can veren 17 yaşındaki Esma için canlı yayında gözyaşı dökmüştü.

Şimdilerde Rusya ile birlikte troyka kurduğu İran'ın katlettiği 100'den fazla genç için birakın gözyaşı dökmeyi, tek kelime bile sarf etmedi.

2013'te Mısır'daki darbe sırasında can veren 17 yaşındaki Esma için canlı yayında gözyaşı dökmüştü.

Şimdilerde Rusya ile birlikte troyka kurduğu İran'ın katlettiği 100'den fazla genç için birakın gözyaşı dökmeyi, tek kelime bile sarf etmedi.